Adrenokortikotropik hormon (ACTH) yüksekliği, genellikle hipofiz bezi veya adrenal bezlerle ilişkili endokrin bozukluklardan kaynaklanır. ACTH seviyelerinin yükselmesi, vücudun kortizol üretimini artırarak metabolik dengesizliklere yol açabilir. Endocrine Society'ye göre, bu durumun en yaygın nedenleri arasında Cushing hastalığı, ektopik ACTH sendromu ve stres yanıtlarının kontrolsüz aktivasyonu yer alır.
Cushing hastalığında, hipofiz bezinde ACTH üreten bir tümör bulunur. Bu durum kortizol seviyelerinin kronik olarak yükselmesine neden olur ve kilo alımı, hipertansiyon ve ciltte incelme gibi semptomlara yol açar. Cleveland Clinic, ektopik ACTH sendromunun ise genellikle akciğer veya pankreas gibi organlarda bulunan ve ACTH salgılayan malign tümörlerden kaynaklandığını belirtir. Stresin tetiklediği ACTH artışı, akut durumlarda normal bir fizyolojik tepki olsa da, uzun süreli artışlar hiperkortizolizme ve bağışıklık sisteminde bozulmalara neden olabilir.
ACTH yüksekliği, böbrek üstü bezlerinin kortizol üretimini artırarak bir dizi belirgin semptoma yol açar. Bu belirtiler arasında en yaygın olanı hiperpigmentasyondur. Mayo Clinic, yüksek ACTH seviyelerinin melanin üretimini artırarak ciltte koyu renkli alanlara neden olduğunu açıklamaktadır. Diğer yaygın belirtiler arasında kilo alımı, özellikle karın bölgesinde yağ birikimi, hipertansiyon ve kas güçsüzlüğü yer alır. Uzun süreli kortizol fazlalığı, bağışıklık sistemi işlevlerini baskılar ve enfeksiyonlara karşı duyarlılığı artırır.
ACTH yüksekliği ayrıca ruhsal belirtilerle de ilişkilendirilebilir. National Institutes of Health (NIH), bu durumun depresyon, kaygı ve uyku bozuklukları gibi psikolojik semptomlarla ilişkilendirilebileceğini belirtmektedir. Kortizol fazlalığı, glukoz metabolizmasını bozarak diyabet gelişimine zemin hazırlayabilir.
Cushing hastalığı, hipofiz bezindeki tümörlerin aşırı ACTH üretmesine neden olduğu bir durumdur. Bu durumun sonucu olarak böbrek üstü bezleri sürekli olarak kortizol üretir. Johns Hopkins Medicine, bu durumun tedavisinin genellikle cerrahi müdahaleyi içerdiğini ve tümörün çıkarılmasıyla hormon seviyelerinin normale döndüğünü belirtmektedir. Cushing sendromu ise benzer klinik belirtilerle kendini gösterir, ancak nedeni ACTH bağımsız olabilir.
Bazı kanser türleri, ACTH üretme kapasitesine sahip ektopik tümörlere yol açar. Akciğer kanseri bu durumun yaygın bir nedenidir. American Cancer Society, bu tümörlerin genellikle ileri evrelerde teşhis edildiğini ve agresif tedavi gerektirdiğini vurgular. Ektopik ACTH üretimi, vücudun hormon dengesini bozarak ciddi metabolik komplikasyonlara neden olabilir.
Addison hastalığında böbrek üstü bezleri yeterli miktarda kortizol üretemez. Bu eksiklik, hipofiz bezinin ACTH üretimini artırarak bezleri uyarma çabasına yol açar. Endocrine Society, bu durumun genellikle adrenal yetmezlikten kaynaklandığını ve hormon replasman tedavisi ile yönetilebileceğini belirtmektedir. Addison hastalarında görülen yüksek ACTH seviyeleri, hiperpigmentasyon ve düşük kan basıncı gibi belirtilerle ilişkilidir.
ACTH Testleri ve Teşhis Süreci
ACTH Testi Nedir ve Nasıl Yapılır?
Adrenokortikotropik hormon (ACTH) testi, kandaki ACTH seviyelerini ölçerek hipofiz ve böbrek üstü bezlerinin işlevlerini değerlendirmeye yarayan bir tanı aracıdır. Mayo Clinic'e göre, bu test, hormon üretimindeki dengesizlikleri tespit etmek ve olası endokrin bozuklukları değerlendirmek için kullanılır. ACTH testi, genellikle sabah saatlerinde, hormon seviyelerinin en yüksek olduğu dönemde yapılır. Kan örneği, heparinli veya EDTA içeren bir tüpe alınır ve hızlı bir şekilde analiz için laboratuvara gönderilir.
Bu test, hipofiz bezinden ACTH'nin yeterince salgılanıp salgılanmadığını veya böbrek üstü bezlerinin bu hormona uygun şekilde yanıt verip vermediğini belirlemek için uygulanır. Örneğin, Addison hastalığı veya Cushing sendromu gibi durumlarda, ACTH seviyelerindeki değişiklikler tanıya rehberlik eder.
ACTH Stimülasyon Testi: Kullanımı ve Yorumlanması
ACTH stimülasyon testi, adrenal bezlerin ACTH'ye verdiği yanıtı ölçmek için kullanılan özel bir testtir. National Institutes of Health (NIH)'in açıklamalarına göre, bu test sırasında hastaya sentetik ACTH (cosyntropin) enjekte edilir ve ardından kortizol seviyeleri değerlendirilir. Normal bir adrenal yanıt, kortizol seviyelerinde belirgin bir artışı içerir. Ancak, yetersiz bir yanıt, adrenal yetmezlik veya hipofiz kaynaklı bir bozukluğu işaret edebilir.
Test sonuçları, ACTH'nin normal referans değerlerine göre yorumlanır. Tipik olarak, kanda ACTH seviyesi 7-63 pg/mL arasında kabul edilir. Bu aralık, laboratuvarlara ve test yöntemlerine bağlı olarak değişebilir. Anormal değerler, hipofiz veya adrenal bezle ilgili çeşitli rahatsızlıkların varlığına işaret edebilir.
ACTH'nin Referans Değerleri: Normal Aralıklar
ACTH için normal referans aralıkları, genellikle 7-63 pg/mL olarak tanımlanır. Bu değerler, hipofiz bezinin ve böbrek üstü bezlerinin sağlıklı işlevlerini sürdürebilmesi için gereklidir. Cleveland Clinic, bu aralıkların klinik bağlamda yorumlanmasının önemini vurgular. Yüksek ACTH seviyeleri genellikle Cushing hastalığı veya ektopik ACTH sendromu gibi durumlarla ilişkilidir. Düşük seviyeler ise hipopitüitarizm veya adrenal yetmezlik gibi bozukluklara işaret edebilir.
ACTH Testinin Kullanım Alanları
ACTH ve Kortizol Seviyelerinin Birlikte Değerlendirilmesi
ACTH testi, genellikle kortizol seviyeleriyle birlikte değerlendirilir. American Endocrinology Association, bu iki hormon arasındaki ilişkinin, endokrin bozuklukların tanısında kritik bir rol oynadığını belirtir. Örneğin, düşük kortizol ve yüksek ACTH seviyeleri, adrenal yetmezlik (Addison hastalığı) ile uyumluyken, yüksek kortizol ve yüksek ACTH seviyeleri Cushing hastalığını işaret edebilir.
Adrenal ve Hipofiz Fonksiyonlarının İncelenmesi
ACTH testi, adrenal ve hipofiz bezlerinin fonksiyonel kapasitesini değerlendirmek için temel bir araçtır. Özellikle, hipofiz bezindeki tümörlerin varlığı, adrenal bezlerde yetersizlik veya hiperaktivite gibi durumların tanısında bu test sıklıkla tercih edilir. Ayrıca, cerrahi müdahale sonrası hormon seviyelerinin normale dönüp dönmediğini izlemek için de kullanılır.
ACTH ve Egzersiz Arasındaki İlişki
Egzersiz Sırasında ACTH Hormonunun Salınımı
Adrenokortikotropik hormon (ACTH), fiziksel aktivite sırasında vücudun stresle başa çıkabilmesi için kritik bir rol oynar. Egzersiz esnasında hipotalamus, kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH) aracılığıyla hipofiz bezini uyarır ve ACTH salınımını artırır. ACTH, adrenal kortekste kortizol üretimini tetikler. Journal of Endocrinology'de yayımlanan bir araştırmaya göre, bu mekanizma vücudun enerji metabolizmasını düzenler, kaslara enerji sağlar ve egzersizin oluşturduğu stresin yönetilmesine yardımcı olur.
Egzersizin yoğunluğu ve süresi, ACTH seviyeleri üzerinde belirleyici bir etkendir. Yüksek yoğunluklu veya uzun süreli egzersizler, ACTH salınımını daha fazla artırırken, düşük yoğunluklu egzersizlerde bu artış daha sınırlı olur. Ayrıca, sabah yapılan egzersizlerin, vücudun doğal biyolojik ritmi nedeniyle, ACTH salınımında daha belirgin bir artışa neden olduğu gözlemlenmiştir.
Stres Hormonları ve ACTH'nin Rolü
ACTH, vücudun stres hormonu yanıtının merkezinde yer alır. Egzersiz sırasında artan ACTH seviyesi, adrenal bezlerden kortizol salınımını artırır. Kortizol, enerji üretimi için gerekli glikozu sağlar, inflamasyonu baskılar ve bağışıklık sisteminin işlevlerini düzenler. Ayrıca, ACTH'nin etkisiyle salınan diğer hormonlar arasında aldosteron bulunur. Aldosteron, egzersiz sırasında kan basıncının ve elektrolit dengesinin korunmasına yardımcı olur.
The Endocrine Society, egzersiz sırasında artan ACTH seviyelerinin, özellikle aşırı antrenman durumlarında kronik olarak yüksek kortizol düzeylerine yol açabileceğini belirtmektedir. Bu durum, bağışıklık sisteminin baskılanması, kas dokusu kaybı ve yorgunluk gibi olumsuz sonuçlara neden olabilir.
Fiziksel Aktivitenin ACTH Düzeylerine Etkisi
Egzersiz, hem akut hem de kronik olarak ACTH düzeylerini etkileyebilir. Kısa süreli ve orta yoğunluklu egzersizlerde ACTH seviyeleri geçici olarak artar ve egzersizden sonra normale döner. Ancak, uzun süreli yoğun antrenman programları ACTH'nin sürekli yüksek seviyelerde kalmasına neden olabilir. Bu durum, hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) ekseninin işlevinde bozulmaya yol açabilir.
American College of Sports Medicine'a göre, düzenli ve dengeli fiziksel aktivite, HPA eksenini destekler ve hormon dengesinin korunmasına yardımcı olur. Bununla birlikte, aşırı fiziksel yüklenme, ACTH ve kortizol seviyelerindeki kronik artışla ilişkili olarak hormonal dengesizliklere ve tükenmişlik sendromuna yol açabilir.
ACTH Hormonu ile İlgili Sık Sorulan Sorular (SSS)
ACTH Eksikliği ve Fazlalığı Belirtileri Nelerdir?
ACTH eksikliği, hipofiz bezinin yetersiz çalışması veya adrenal bezlerin işlev kaybıyla ilişkilidir. Bu durum genellikle yorgunluk, düşük kan basıncı, hipoglisemi ve iştahsızlık gibi semptomlarla kendini gösterir. Endocrine Reviews'te yayımlanan bir makaleye göre, ACTH eksikliği kronikleşirse, Addison hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
ACTH fazlalığı ise genellikle hipofiz tümörleri (Cushing hastalığı) veya ektopik ACTH salgılayan tümörlerle ilişkilidir. Bu durumun belirtileri arasında kilo alımı, yüz yuvarlaklaşması, kas güçsüzlüğü ve hipertansiyon bulunmaktadır. Ayrıca, kortizol fazlalığının neden olduğu hiperpigmentasyon ve osteoporoz gibi etkiler de görülebilir.
ACTH’nin Hedef Organı Nedir?
ACTH'nin temel hedef organı adrenal kortekstir. Bu hormon, böbreküstü bezlerinin korteks bölgesini uyararak kortizol, aldosteron ve androjenlerin salınımını sağlar. Kortizol, stres yanıtı ve enerji metabolizması gibi birçok hayati süreçte görev alırken; aldosteron, elektrolit ve sıvı dengesini düzenler. ACTH'nin etkisi olmadan adrenal korteks işlevlerini sürdüremez. Mayo Clinic uzmanlarına göre, ACTH'nin hedef organ üzerindeki etkileri olmadan vücutta homeostazın korunması mümkün değildir.
ACTH Yüksekliği Tedavisi Nasıl Yapılır?
ACTH yüksekliğinin tedavisi, altta yatan nedene bağlıdır. Hipofiz tümörlerinin neden olduğu Cushing hastalığında cerrahi müdahale, radyoterapi veya ilaç tedavisi uygulanabilir. Eğer yüksekliğin sebebi ektopik ACTH salgılayan bir tümörse, tümörün cerrahi olarak çıkarılması veya metastatik durumlarda kemoterapi gibi yöntemler kullanılabilir. The Endocrine Society, ACTH yüksekliği tedavisinde kortizol üretimini baskılayan ilaçların da etkili olduğunu belirtmektedir.
ACTH Salınımı Ne Zaman Zirve Yapar?
ACTH salınımı, vücudun biyolojik saatine bağlı olarak sabah saatlerinde en yüksek seviyeye ulaşır. Diurnal ritim olarak adlandırılan bu süreç, genellikle sabah 6-8 saatleri arasında ACTH ve kortizol seviyelerinin zirve yapmasına neden olur. Gün ilerledikçe bu hormonların seviyesi azalır ve gece yarısı en düşük seviyeye iner. Ancak, stres, uyku bozuklukları ve bazı hastalıklar bu ritmi bozabilir. Frontiers in Endocrinology'de yayımlanan bir araştırma, yoğun stresin bu döngüyü değiştirebileceğini ve ACTH salınımını düzensiz hale getirebileceğini göstermektedir.
ACTH Hormonunu Destekleyen ve Baskılayan Faktörler
ACTH Salınımını Destekleyen Faktörler
-
Beslenme ve ACTH Salınımı : Beslenme, ACTH salınımında önemli bir rol oynar. Journal of Endocrinology'da yayımlanan bir çalışmaya göre, yüksek protein içerikli bir diyet, kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH) üretimini artırarak ACTH salınımını destekler. Omega-3 yağ asitleri içeren besinler de stres yanıtlarını düzenlemeye yardımcı olur ve ACTH’nin sağlıklı seviyelerde salgılanmasına katkıda bulunur.
-
Uyku Düzeni : ACTH, diurnal ritimle salgılanan bir hormondur ve sabah saatlerinde zirve yapar. Uyku kalitesindeki bozulmalar bu ritmi olumsuz etkileyebilir. Sleep Medicine Reviews dergisinde yayımlanan bir makale, düzenli ve kaliteli uykunun ACTH'nin doğal salınımını desteklediğini göstermektedir. Uyku apnesi veya kronik uykusuzluk gibi durumlar, ACTH ve kortizol salınımında düzensizliklere yol açabilir.
-
Stres Yönetimi : Stres, ACTH salınımını doğrudan etkiler. Akut stres durumlarında hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) ekseni aktive olur ve ACTH seviyesi artar. Ancak kronik stres, HPA ekseninde bozulmalara neden olabilir. American Psychological Association'ın raporlarına göre, meditasyon, yoga ve düzenli fiziksel aktivite gibi stres yönetimi teknikleri, ACTH’nin sağlıklı düzeylerde salınımını destekler.
ACTH’yi Baskılayan Faktörler
-
Farmakolojik Müdahaleler : ACTH salınımını baskılamak amacıyla kullanılan ilaçlar arasında glukokortikoidler (örneğin kortizol) ve bazı immünosüpresanlar bulunur. The Lancet'te yayımlanan bir inceleme, yüksek doz glukokortikoidlerin, negatif geri bildirim mekanizmasıyla ACTH üretimini azalttığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, mitotan gibi adrenal korteks fonksiyonunu baskılayan ilaçlar da ACTH seviyelerini düşürebilir.
-
Hormonlar : Kortizol, ACTH salınımını baskılayan en güçlü hormonlardan biridir. HPA ekseninde, kortizol seviyeleri yükseldiğinde hipotalamus ve hipofiz bezine negatif geri bildirim sağlayarak ACTH salınımını durdurur. Bu mekanizma, vücudun homeostazını korumada kritik bir rol oynar.
-
Uyku Yetersizliği ve Sirkadiyen Ritim Bozuklukları : Düzensiz uyku ve gece vardiyasında çalışma gibi faktörler, ACTH’nin salınımını baskılayabilir. Frontiers in Neuroscience dergisinde yayımlanan bir çalışma, sirkadiyen ritim bozukluklarının ACTH salınımında azalmaya yol açabileceğini göstermektedir. Bu durum, HPA ekseninin genel fonksiyonunu etkiler ve uzun vadede endokrin sistemde ciddi dengesizliklere neden olabilir.
ACTH’nin Fizyolojik ve Biyolojik Özellikleri
Protein Yapılı Bir Hormon Olarak ACTH’nin Özellikleri
ACTH (Adrenokortikotropik Hormon), hipofiz bezinin ön lobundan salgılanan bir protein hormondur. Moleküler yapısı, 39 amino asitten oluşan bir polipeptid zinciridir ve bu yapı, biyolojik aktivitesini belirler. ACTH’nin biyokimyasal özellikleri, özellikle adrenal kortekste kortizol ve diğer glukokortikoidlerin üretimini teşvik eden etkileri ile tanımlanır. ACTH, pro-opiomelanokortin (POMC) adı verilen bir öncü proteinden türetilir. POMC'nin proteolitik olarak parçalanması sonucu ACTH dahil olmak üzere birçok hormon ortaya çıkar.
ACTH’nin hedef organı adrenal kortekstir. Adrenal bezlerin zona fasciculata bölgesindeki hücreler üzerinde bulunan spesifik reseptörlere bağlanarak, adenilat siklaz enzimini aktive eder. Bu aktivasyon, cAMP düzeylerini artırır ve kortizol sentezini başlatır. Kortizol, organizmanın metabolik dengesi ve stres yanıtları için kritik öneme sahiptir.
Kortizol Üretiminde Geri Bildirim Mekanizması
ACTH’nin fizyolojik işlevlerinin düzenlenmesinde negatif geri bildirim mekanizması temel bir rol oynar. Hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) ekseni, bu sürecin koordinasyonundan sorumludur. Kortizol seviyeleri yükseldiğinde, hipotalamus üzerindeki kortizol reseptörleri aktive olur ve kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH) üretimi azalır. Aynı şekilde, hipofiz bezine gönderilen sinyaller ACTH üretimini baskılar. Bu mekanizma, kortizol seviyelerinin normal referans aralığı içinde tutulmasını sağlar.
Bir araştırmada, stresin HPA eksenini aşırı uyararak kortizol üretimini artırdığı ve bu durumun ACTH salınımını düzensiz hale getirdiği gösterilmiştir (Journal of Endocrinology, 2020). Kronik stres, bu geri bildirim mekanizmasının bozulmasına ve hiperkortizolizme neden olabilir.
ACTH ve Sirkadiyen Ritim
ACTH’nin salınımı, sirkadiyen ritim ile doğrudan ilişkilidir. Bu hormonun seviyeleri genellikle sabah saatlerinde zirveye ulaşır ve gün içinde giderek azalır. Bu fizyolojik özellik, kortizol üretimiyle uyumlu bir şekilde çalışır. Uyku düzenindeki bozukluklar, ACTH'nin salınım ritmini etkileyerek metabolik ve endokrin dengesizliklere yol açabilir.
ACTH'nin Klinik Önemi
ACTH’nin biyolojik özellikleri, klinik tanı ve tedavi süreçlerinde önemli bir yere sahiptir. ACTH eksikliği durumunda adrenal bezler yeterli kortizol üretemez, bu da yorgunluk, hipoglisemi ve düşük tansiyon gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Buna karşın, ACTH fazlalığı Cushing sendromu gibi durumlara yol açabilir. Bu sendrom, hipertansiyon, obezite ve hiperglisemi gibi semptomlarla ilişkilidir.
ACTH’nin fizyolojik işlevlerini anlamak, hipofiz ve adrenal bez kaynaklı hastalıkların teşhis ve tedavisinde kritik bir rol oynar. ACTH stimülasyon testi gibi tanı araçları, HPA ekseni bozukluklarının değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılır.
ACTH Hormonu ve Adrenal Korteks İlişkisi
ACTH (Adrenokortikotropik Hormon), hipofiz bezinin ön lobundan salgılanır ve adrenal korteksin fonksiyonlarını düzenleyen temel hormonlardan biridir. ACTH, adrenal bezlerin korteks kısmındaki zona fasciculata ve zona reticularis hücrelerini etkileyerek glukokortikoid (özellikle kortizol) ve adrenal androjenlerin sentezini artırır. ACTH’nin bu etkisi, hücre yüzeyindeki ACTH reseptörlerine bağlanarak adenilat siklaz enzimini aktive etmesi ile başlar. Bu mekanizma sonucunda hücre içi cAMP düzeyleri artar ve kortizol üretimi tetiklenir.
Kortizol, stres yanıtında hayati öneme sahiptir. Glukoz metabolizmasını düzenler, bağışıklık sistemini baskılar ve kan basıncını kontrol eder. ACTH’nin sürekli uyarılması durumunda adrenal korteksin büyümesine (hiperplazi) ve aşırı hormon üretimine neden olabilir. Buna karşın ACTH eksikliği durumunda adrenal korteks atrofiye uğrayabilir, bu da yetersiz kortizol üretimine yol açar.
Glukokortikoidlerin ve Mineralkortikoidlerin Düzenlenmesi
ACTH, temel olarak glukokortikoid üretimini düzenlese de, mineralkortikoid üretimi üzerinde dolaylı etkileri bulunmaktadır. Adrenal korteksin zona glomerulosa bölgesi, mineralkortikoidlerin (özellikle aldosteron) üretiminden sorumludur. Aldosteron, renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (RAAS) tarafından düzenlenir ve ACTH'nin bu bölge üzerindeki etkisi sınırlıdır. Ancak, akut stres durumlarında ACTH’nin aldosteron sentezini kısa süreli olarak artırabileceği gözlemlenmiştir.
Glukokortikoidler, ACTH’nin temel hedefleridir ve kortizol bu hormonların başlıca örneğidir. Kortizol üretimi, ACTH seviyelerinin yanı sıra sirkadiyen ritme bağlı olarak düzenlenir. Sabah saatlerinde ACTH seviyeleri yükselir ve buna bağlı olarak kortizol salınımı da artar. Kortizol, negatif geri bildirim mekanizması ile hipotalamus ve hipofiz bezine sinyaller göndererek CRH (kortikotropin salgılatıcı hormon) ve ACTH üretimini baskılar.
ACTH’nin Hedef Organı: Adrenal Bez
ACTH’nin en önemli hedef organı adrenal kortekstir. Adrenal korteks, üç ana bölgeye ayrılır:
-
Zona Glomerulosa: Mineralkortikoid üretimi.
-
Zona Fasciculata: Glukokortikoid sentezi.
-
Zona Reticularis: Androjen üretimi.
ACTH, esas olarak zona fasciculata ve zona reticularis üzerinde etkilidir. Bu bölgelerde steroid hormon üretimi için gerekli olan kolesterolün mobilizasyonunu sağlar. ACTH’nin yokluğu durumunda, bu bölgelerden kortizol ve androjen üretimi azalır.
Kortizol ve ACTH İlişkisi
ACTH ve kortizol, hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) ekseni aracılığıyla sıkı bir şekilde düzenlenir. Kortizolün yüksek düzeyleri, hipotalamus ve hipofiz bezine negatif geri bildirim yaparak ACTH salınımını azaltır. Benzer şekilde, kortizol düzeylerindeki düşüş ACTH salınımını artırır. Bu geri bildirim mekanizması, vücudun stres yanıtlarını ve metabolik dengelerini korumasını sağlar.
Cushing hastalığı gibi ACTH fazlalığı ile karakterize durumlarda, kortizol düzeyleri aşırı artar. Buna karşın Addison hastalığı gibi durumlarda ACTH yüksek olmasına rağmen kortizol üretimi yetersizdir. Bu hastalıklar, HPA ekseni üzerinde detaylı bir analiz yapılmasını gerektirir.